“Kenti için bir şey yapmak isteyenler ile kendi için bir şey yapmak isteyenler” arasına sıkışmış bir memleket demiştim bir önceki yazımda.. Tünelin dışından memleketi okuduğumuzda, Eşref ve kanaat önderinden yoksun bir memleketin “siyasi angajman” kapsamında yaslanılan güçlere hizmet eden bir güruhun, memleketin hafızasını yok sayarak yazan çizenlerin, deve kuşu misali kafasını kuma gömüp kervanına yük alan zatların gündemi belirlediği bir garip memleket öyküsüdür yazdıklarımız… Tünelin dışından gördüğümüz kaosun bitmediği, böyle giderse de bitmeyeceği sistematik algı operasyonlarının sorumlusu sağdan sola saysan 20-30 kişiyi geçmez. Ama ne hikmetse “siyasi angajman” kuralları gereği beslendiği kaynağa hizmet edenlerin memleketin etik kuralarına, memleketin değeri olan ailelere, kıymetli soy isimlere, elinden geldiğince hizmet etmek isteyen memleket sevdalılarına hep bir “itibarsızlaştırma” operasyonu çekmeye devam ediyor. Aslında mevzu operasyon çekenlere “dur kardeşim” diyemeyen ‘’siyasilere’’ birer lakap takılmaya başladığında bitmişti de biz geç fark ettik. Hayretle izliyorum tünelin içini. 3 sene sonraki seçime ben vekil olacağım diye gezenler türemiş caddede. Koltuğunu korumak için kukla siyasiler yetişiyor ve besleniyor geriden. Şart olsun ‘’derdi Karabük’’ olan yok denecek kadar az. Hala Karabük’ün bir kalkınma planı yok. Hala Karabük’ün 3-5-10 yıllık hedef çizelgesi yok. Yada bir siyasi partinin, iktidar muhalefet fark etmez, Karabük Esnaf odasının üyelerini yada KTSO üyelerini, bu memleketin lokomotifi sanayici iş insanlarını bir toplantıda samimiyetle sorunlarını dinlediğini, çözüm ürettiğini ben duymadım daha. Münferit görüşmelerden bahsetmiyorum. Bir çalıştay, sonuç odaklı toplantı ben daha duymadım. Ama hayır işi, yada bir bina yapılacak ise ‘’şunu da sen yapıver’’ diye toplantıları çok gördüm. Daha öncede söylemiştim. Konu, bir bardak çayını içmediğiniz, bir kere hatırını sormadığınız adamlardan medet umar bir durumdayız. Neyse konumuza gelelim.. Bakın bu memlekette çok az memleket sevdalısı kaldı. Gidenler gitti, dönememek üzere, bari kalanlara sahip çıkın. Bacasını tüttürmeye çalışan bir elin parmakları kadar sanayi kuruluşu, işine ve taşıdığı soy isime yakışır ticaretini sürdüren çok az insan kaldı. Ekonomik şartlar altında ezilen üretici, işletmesini bırakın büyütmeyi ayakta tutmaya çalışırken birde ‘’itibarını’’ korumaya çalışıyor. Bakın birkaç isim vereyim, Mescier’i kaçırdı bu memleket, hiç tanımam ama kıymetli bir isim olduğunu bilirim Sedat Namal usulca veda etti bu memlekete, yakın bir zamanda bir tekstil firması fişi çekti memleketten. Kaptan DÇ, Kibar, yolbulan vs vs. bir çok isim terk-i diyar etti. Anısı kalsın diyemedik Yaşar Kaptan Çebi’nin.. Çay içmek için kapısında bekleyenlerin Fazlı amcanın 2. Ve 3. Nesil evlatlarına, bu memlekete yatırım yaptıracak ak saçlı irade dahi kalmadı. Mesela,bu memleketen bir Nazım Çapraz daha çıkmasına izin verilmedi. Korkum odur ki bu gidişle; Bozkay, kayıkçı, serhat, ışık, saka, yılmaz, çağçelik ve ismini sayamadığım diğerleri ufak ufak yürür gider bu memleketten.. Bir lafımda sanayicilerimize, kentimizin ileri gelenlerine, Bizim sanayicimiz devletçidir, milletçidir muhafazakardır. Bizim sanayicimiz ihracatta ve vergide Türkiye sıralamalarında kendini göstermiştir. Bizim sanayicimiz devletine ve milletine bağlıdır. Aş verir, ocak tüttürür. Bizim sanayicimiz hayırseveridir. Bir çok kamu kurumunun yapımında emeği vardır, tabelasında bizim sanayicilerimizin isimleri vardır. Yalnız bir şeyi unuttular. Eskiden ticaretin dışında bir dostluk hakimdi. 70 li yaşlar arkadaşlarını hatırlasın, 40-50li yaşlar babaların dostluklarını hatırlasın. Şimdi sizin aranızdaki bu sıkı bağlar oluşmadığı sürece, sizin aranıza söz ve güç birlikteliği olmadığı sürece bunu yaşamaya, bu olumsuz tablo ile karşı karşıya kalmaya devam edeceksiniz. Eğer bir ‘’Siyasi Angajmanınız’’ yok ise bir şemsiye altında, bir masada oturamadığınız sürece hatayı dışarda aramanızda beyhude bir düşünce, sonuçsun bir bekleyiş olacaktır. Unutmayın ki; sizin ticaret rakipleriniz aynı alanda ticaret yaptıklarınız değil. Sizin rakipleriniz bizatihi kendiniz ve suskunluğunuzdur. Bir reçete yazılacak ise; gömleğin ilk düğmesini yanlış ilikleyerek toplumsal bakış açısına tabi olmamamızdandır. Sözün özü; gönlümüzden geçeni dile vurduk. Sürçülisan ettiysek affola.. İlk yazımın son paragrafı ile bitiriyorum yazımı.. ‘’Bir siyasetçiye takla atmak mıdır evla olan, bir hokkabaz mutlu olsun diye ruhunu okşamak mıdır geçerli akçe? Asude bir memleket için samimiyet, samimi niyet.. ALLAH, DEVLETİMİZİ, İMANIMIZI, SAĞLIĞIMIZI VE İTİBARIMIZI KORUSUN.. Kalın sağlıcakla..
Memleket için samimiyet, Samimi niyet..
Memleket ne kadar zor, Kenti için bir şeyler yapmak isteyenler ile kendi için bir şeyler yapmak isteyenler, kendini bir şey sananlar ile kenti için katma değer yaratanlar arasında sıkışmış memleket insanının, Eşrafı ve Kanaat önderinden yoksun, eşrafın uzaklaştığı, kanaat önderinin olmadığı memleketime durumu anlatmanın zorluğu içindeyken, Siyasilerin eşraf ve kanaat önderi cübbesini giydiği, toplumun acz içinde izlediği, Kim sosyal medyada daha etkin ise, yıldızının parladığı, parlatıldığı memleketimde, Tünelin dışından izlendiğinde tam bir kaos ortamının olduğu, kaosu çıkaranların kaosu çözdüğünde kahraman olduğu bir sistematik algı operasyonlarına tabi memleket insanımızın, sporu kaos, siyaseti kaos, sosyal yaşantısı kaos, basını kaos, bürokrasi kaos… Görevi olanın görevini yaptı diye göklere çıkarıldığı, itibarsızlaştırmanın çok basit olduğu ama bir ‘’teşekkürün” ağızlardan zor çıktığı zaman diliminde, el birliği ile yapılanı, güç birliği ile bozan bir yapı hakim, Gönüllerin değil de makamların fetih edildiği ve “makam için mubah” denilen her şeyin fütursuzca görüldüğü güzel memleketime haklarını helal etmeyecek o kadar güzel insanlar tanıdım ki.. Bir bir kaçıyorlar tünelden öteye.. Bir bir yok oluyorlar sessiz sedasız.. Bir bir gidenlerin yerine bir çok gereksiz türüyor memleket dediğimiz sevdanın içinde. Yaşar Kemal’in dediği gibi. ”O güzel insanlar, O güzel atlara binip çekip gittiler” En acısı da bir bir giden değerleri, bir bir, bir araya getirecek hatırda kalmamış.. Ruhunu kaybetmiş bir beden misali benim memleketim. Yürüyor ama nefesi yok. Kubbede hoş bir Seda bırakıp ebedi aleme giden Eşraf ağabeylerin yaptığı gibi, gündüz pazarda rakip, akşam birbirine güvenen, samimi dostlar olmadığımız sürece, memleket insanın birbirine inanıp güvenecek hassasiyetleri ortaya çıkartmadığımız sürece, yapılan her proje içi boş, yapılan her yatırım ziyan, söylenen her söylem gereksiz, her çaba beyhude.. Coğrafya kaderdir, memleket kader, ama bu memlekete iyi niyeti, samimiyeti, hoş görüyü geri kazandıracak EŞRAF kalmadı. Bir kaç soyisim, bir kaç iyi insan kaldı, onlarda bıkmışlar kendilerinin “bankamatik” gibi görünmesinden. Ne acıdır ki; Değer atfetmediğiniz insanlardan nakit beklentisi türemiş. Bir kere çayını içmediğimiz, hatırını sormadığınız kişilerden medet uman bir toplum haline geldik. Şimdi şapkasını önüne koyup düşünecek olanlar bir düşünsün.. bu kadar şey varken; Bir siyasetçiye takla atmak mıdır evla olan, bir hokkabaz mutlu olsun diye ruhunu okşamak mıdır geçerli akçe? Yoksa kaz gelecek yerden tavuğu esirgememek midir münasip olan? Anası “başkan doğurmuş” gibi koltuğa sımsıkı sarılıp yıllardır başkanlık yapmak mıdır geçerli olan? İşin özü; Asude bir memleket için samimiyet, samimi niyet.. Kalın sağlıcakla..
Hoş geldiniz
Merhaba, ben Çetin İpek. 1979 yılında Safranbolu’da doğdum. Eğitim hayatıma Karabük’te başladım ve İstanbul Kasımpaşa’da serbest muhasebecilik kariyerimle iş hayatına atıldım. 2002 yılından bu yana edindiğim saha deneyimi ve iş bilgisiyle kendimi sürekli geliştirmeye odaklandım. 2012 yılında kurduğum ART YAPI ve İÇ ART YAPI firmalarıyla inşaat ve taahhüt sektörlerinde birçok başarılı projeye imza attım. İş disiplinim, çözüm odaklı yaklaşımım ve ekip yönetimindeki hassasiyetim sayesinde hem İstanbul’da hem Karabük’te güvenilir bir iş insanı profili çizdim. Ticaret hayatım boyunca edindiğim tecrübeleri eğitimle de pekiştirdim. Beykoz Üniversitesi Dış Ticaret ve İstanbul Üniversitesi İşletme bölümlerinde tamamladığım akademik eğitimim, attığım her adımda bana yön gösterdi. Bugün, üretimden projelendirmeye kadar birçok alanda aktif rol alarak değer üretmeye devam ediyorum.